“NIM’S ISLAND” 18 Nisan’da Sinemalarda

“NIM’S ISLAND” 18 Nisan’da Sinemalarda

Yönetmenler: Jennifer Flackett, Mark Levin
Oyuncular: Abigail Breslin, Jodie Foster, Gerard Butler, Alphonso McAuley, Morgan Griffin
Senaryo: Mark Levin, Jennifer Flackett, Paula Mazur, Joseph Kwong
Yapımcı: Paula Mazur
Görüntü Yönetmeni: Stuart Dryburgh, Prodüksiyon Tasarımı: Barry Robison
Kostüm Tasarımı: Jeffrey Kurland, Kurgu: Stuart Levy
Set Dekorasyonu: Rebecca Cohen, Özgün Müzik: Patrick Doyle
Walden Media – Film Farm / UIP Filmcilik

Sevgili Alex Rover,

Babam denizde kayboldu ve adamız işgal edildi.

Size ihtiyacım var Alex Rover!

Nim’in Adasında her an herşey olabilir. Burası hayal gücünün coştuğu, maceraların hüküm sürdüğü egzotik bir adadır. Burada Nim adlı (Abigail Breslin) özgür ruhlu ve enerjik bir genç kız yaşar. Çevresi egzotik hayvan dostlarıyla doludur. İlhamını efsanelerden ve kitaplarından alır. Favori edebiyat kahramanı, dünyanın en büyük maceraperesti olan Alex Rover’dır. Yaşadığı tropik ada tehdit altına girince yardım etmesi için kahramanına başvurur.

Ancak Nim’in bilmediği bir gerçek vardır. Çok sevdiği Rover kitapları serisinin ünlü yazarı Alexandra Rover (Jodie Foster) aslında bir kadındır. Üstelik büyük kentteki apartman dairesinde doğaya kapalı şekilde tek başına yaşamaktadır. Korkak, çekingen ve yüreksiz bir insandır. Nim’den gelen mesaj üzerine dünyanın ücra köşesindeki bu adaya hiç istemeden gitmek zorunda kalır. Heyecanlı bir kişiliği olan Nim artık hayatının en büyük macerasıyla yüzyüzedir. Her ikisi aradığı cesareti Alex Rover karakterinin hayali yiğitliğinden alırken Nim’in Adasını kurtarmak için ihtiyaç duydukları gücü birbirlerinden alacaklardır.

Bir macera / komedi filmi olan “Nim’s Island”, kendi hikayesinin kahramanı olma üzerine bir filmdir. Yapayalnız olduğunu düşünen bir genç kız ile herşeyden korkacak kadar cesaretsiz olduğunu düşünen olgun bir kadının, güçbirliği yaptığı takdirde hayallerinden çok daha fazlasını başarabileceğini anlatır.

Yönetmenliğini Mark Levin ile Jennifer Flackett’in üstlendiği “Nim’s Island”ın senaryosunu Wendy Orr’un aynı adlı kitabından yola çıkarak Paula Mazur ile Joseph Kwong yazdı. Yapımcılığını Paula Mazur gerçekleştirdi. Başroldeki adalı kız Nim karakterini, “Little Miss Sunshine”daki performansıyla Oscar adaylığı kazanan Abigail Breslin oynadı. Alexandra Rover rolünde Oscar ödüllü Jodie Foster kamera karşısına geçti. “300 Spartalı” ve “P.S. I Love You”dan tanıdığımız Gerard Butler ise, Nim’in gerçek babası ve hayali kahraman Alex Rover olmak üzere iki rolü birden üstlendi.

Çekimleri Avustralya’nın ünlü Altın Sahili’nin plajlarıyla Hinchinbrook Adasının yağmur ormanlarında gerçekleştirilen filmin kamera arkası ekiplerinde, görüntü yönetmenliğini “The Piano” ve “Bridget Jones’ Diary” ile adını duyuran Stuart Dryburgh; prodüksiyon tasarımlarını “Wedding Crashers”tan tanıdığımız Barry Robison; kostüm tasarımlarını “Ocean’s Eleven”dan tanıdığımız Oscar adayı Jeffrey Kurland ve kurgu editörlüğünü de “Any Given Sunday”deki başarısıyla dikkat çeken Stuart Levy üstlendi.

Nim’in Adasını Bulmak

Yazar Wendy Orr, 2002 yılında yayınladığı “Nim’s Island” adlı kitabında okurlarını macera dolu bir tropik ada ile iki kadın kahramanla tanıştırdı. Bunlardan birisi, dünyanın ücra bir köşesindeki tporik adada bilimadamı babası ve hayvan dostlarıyla İsviçreli Robinson Ailesi tadında heyecan dolu bir yaşam süren cesur yürekli genç kız Nim karakteriydi. Diğeri ise, en sıkı hayranı Nim’in yardım çağrısı gelinceye kadar büyük kentteki apartman dairesinde, dünyadan elini eteğini çekmiş, anksiyete dolu bir yaşam süren macera romanları yazarı Alexandra Rover’dı.

Kader Nim ile Alexandra’yı bir araya getirdiğinde iki insanın birbirinden bundan daha fazla farklı olamayacağı ortaya çıkar. Büyük maceralarla gerçek dostlukların heyecan dolu açlığını çeken genç Nim’in yüreği kıpır kıpırdır. Buna karşılık Alexandra’nın sinir sistemi çökmüş gibidir. Ancak çok önemli iki ortak noktaları olduğunu keşfetmeleri uzun sürmez. Bu ortak noktalarından birisi, hayal gücünün önemine duydukları büyük inanç, diğeri ise Alexandra’nın hayali kahramanı Alex Rover’a duydukları ortak sevgidir. Büyüleyici yerlere gitmeleri, daha sıkı bağlar kurmalarında Alex Rover’ın limitsiz cesareti onlara ilham verecektir. Üstelik bunu yapmak için sadece hayal etmeleri yeterlidir. Nim sonunda kendisini hayatının en büyük macerasının, -bir aile olma macerasının- tam ortasında bulacaktır.

Kitabın yazarı Wendy Orr, “Nim’in öyküsü hepimizin aslında zannettiğimizden çok daha cesur olabileceğimiz üzerine bir öyküdür. İster acımasız korsanlara karşı olsun, ister dünyayı tanımak için yaşadığınız apartmandan ayrılmak olsun, sonuçta hepimiz zannettiğimizden çok daha fazlasını yapabilecek güce sahibiz” diyor.

Los Angeles Times gazetesinde Orr’un kitabıyla ilgili olarak yayınlanan bir yazıda şu ifadeye yer veriliyor: “Yüksek dozda heyecan ve komedi boyutları içeren canlandırıcı bir öykü… Nim ve yaşadığı cennet adasıyla ilgili herşeye okurlar inanmak isteyeceklerdir.”

Film yapımcısı Paula Mazur, “Nim’s Island”ı bundan birkaç yıl önce Santa Monica’daki bir kütüphanede keşfetti. Kitabın ismi ilgisini çekince çocuklarının da okuması için evine götürdü. Ünlü yapımcı bundan sonrasını şu sözlerle anımsıyor:

“Son derece iyi yazılmış güzel bir öykü olduğunu gördüm. Baba, kız ve yazar olmak üzere birbirinden güçlü karakterler olduğu gibi bunların kaderleri de birbirine çok iyi bağlanmıştı. Kitabı okurken, ‘Böyle bir film olsa görmeyi isterdim’ diye düşündüğümü anımsıyorum. Özellikle de Nim karakterinin çok iyi bir rol model olduğunu düşünüyorum. Karşısına çıkan herşeye coşku, heyecan ve mizah gücüyle yaklaşmasını bilen, kafasına koyduğu şeyi mutlaka yapan bir kız…”
“Nim’s Island”ın film haklarının boşta olduğunu öğrenince heyecanlanan Paula Mazur, hızla bir uyarlama senaryo hazırladıktan sonra zaman kaybetmeden Walden Media ile iletişime geçti. Aile odaklı kitapları olağanüstü yaratıcılık ve sağlamlıkla ekrana aktarmasıyla ünlenen Walden Media ile yapacağı işbirliği sonucunda ortaya kusursuz bir film çıkacağından emindi.

Walden Media ile yapılan anlaşmanın ardından senaryo yazarı arayışına geçildi. Paula Mazur ve Walden Media yetkilileri, bu zorlu görevin üstesinden geleceğini düşündükleri Mark Levin ile Jennifer Flackett’a verdiler. Aynı zamanda karı-koca olan Mark Levin ve Jennifer Flackett ikilisi, bugüne kadar senaryosunu yazıp yönettikleri çok sayıda filmi hayata geçirmeleriyle tanınıyorlardı. Bunlar arasında Manhattan’daki bir karate okulunda spor çalışması yaparken birbirine aşık olan 11 yaşındaki iki çocuğun öyküsünü anlattıkları “Little Manhattan” adlı film başı çekiyordu.

Projede çalışmayı kabul eden Levin ve Flackett, başta Nim karakteri olmak üzere Wendy Orr’un kitabında tanıttığı diğer insan ve hayvan karakterlerin hepsine hayran kaldılar. Mark Levin bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle dile getiriyor:

“Güzel bir film için aradığımız kaynağı bulmuştuk. Senaryoyu nasıl yazacağımız ve filmi nasıl yöneteceğimiz konusunda en büyük esin kaynağımız biricik kızımız oldu. Herşeyden önce kızımızın seveceği bir film yaratmak istiyorduk. Sadece seveceği bir film olmakla kalmayıp aynı zamanda onun kişiliğini de yansıtmalıydı. Çünkü bize göre kızımız, Nim karakterine çok benziyordu.”

Jennifer Flackett şunları ekliyor: “Çocukların hayal gücünü coşturan, onları maceradan maceraya koşturan böyle bir yapıtın özünü yakalamak bize heyecan verdi. Filmlerde kızların genelde ikinci planda kaldığını, onlar için sağlam roller olmadığını hepimiz biliyoruz. Baş kahramanı bir genç kız olan böyle bir filmi kızımıza armağan etmek istedik. Her ikimiz de aile odaklı filmlere çok seviyoruz. Burada çocukluk ile genç kızlık arasındaki ince çizgide ilerleyen Nim’in öyküsü vardı. Bu öyküdeki potansiyeli gördük.”

Senaryo üzerinde çalışmaya başlayan Mark ile Jennifer, filmin özünü oluşturacağını düşündükleri unsurları belirlemeye başladılar. Mark Levin bu konudaki yaklaşımlarını şu sözlerle özetliyor:
“Kitapta anlatılan öykünün özünde karakterlerin iletişim / bağlantı kurma çabası vardır. Adadaki küçük kızıyla bağlantı kurmaya çabalayan bir baba; ihtiyaç duyduğu dakikada kahramanına ulaşmaya çalışan kız; dış dünyayla olduğu kadar her zaman olmak istediği kişilik ile de bağlantı kurmaya çabalayan bir yazarın öyküleri içiçe anlatılır. Ancak hepsinden önemlisi kendi kendisini restore etmeye / onarmaya çalışan bir aile sözkonusudur. Kitaptaki temalar bunlardı. Senaryo yazım aşamasından setlere kadar filmi yaratırken iletişim / bağlantı kurma çabasını daima ön plana aldık.”

Mark Levin ile Jennifer Flackett, kitaptaki temalara bağlı kalırken bazı genişletmeler de yapmayı ihmal etmediler. Bunları filme daha çok drama unsuru katmak ve görsel heyecan eklemek için yaptıklarını kaydeden Jennifer Flackett, “Filmde olan herşey aynı zamanda kitapta da vardır. Ancak biz temel olayları alıp daha görkemli ve daha sinemasal yapmak için genişlettik” diyor.

Nim’in Büyük Macerası: Genç Aksiyon Kahramanı Rolünde Abigail Breslin Oynuyor
“Nim’s Island”ın odak noktasında hiç kuşkusuz Nim karakteri vardır. Uzak bir adada yaşayan Nim, bu tropik adanın el değmemiş güzellikleri içerisinde yaşayan atılgan ruhlu, çabuk hararetlenen, coşkulu, oldukça alıngan ve rengarenk bir genç kızdır. Kendisine en iyi arkadaşı olarak Selkie adını verdiği Deniz Aslanını seçmiştir.

Kitabın yazarı Wendy Orr, hayalinde bu çok özel karakteri yaratırken nasıl bir kişilik yapısı yüklediğini şu sözlerle açıklıyor: “Nim karakteri aklımda şekillenmeye başladığı andan itibaren onu ve adadaki yaşamını çok özel kılacak her özelliği yüklemeye çalıştım. Nim son derece cesur, sadık, güçlükleri yenme yeteneği olan, dirençli ve sağlam mizaçlı bir kızdır. Elbette bazı kusur ve eksikleri de vardır ama bunlar fazla göze batmaz. Yazarlar bazen herhangi bir karakteri yaratırken diğerlerinden daha çok severler. Benim açımdan Nim karakteri öyle oldu. Yazarken onu çok sevdiğimi hissettim.”

“Nim’s Island”ın yapımcıları da aynı şekilde hissetmiş olmalı ki, bu karakter için oyuncu tercihi aşamasında bir ikilemle karşılaştılar. Komedi, aksiyon ve aile unsurlarını birleştiren böyle bir filmde istenen karmaşık performansı çok özel duygularla sergileyebilecek genç bir oyuncu nasıl bulunacaktı?

Yapımcıların ilk planı isimsiz bir oyuncu adayı bulmak için dünya çapında bir arama çalışması başlatmak yönündeydi. Ancak daha sonra fikirlerinde değişiklik oldu ve “Little Miss Sunshine” adlı komedi filmindeki başarılı performansıyla kendisini kabul ettiren Abigail Breslin üzerinde karar kıldılar. O filmde oynadığı köylü kızı rolündeki ince nüanslara dayalı performansıyla henüz 10 yaşındayken Oscar ödülüne aday gösterilen Abigail Breslin’den daha iyisinin olamayacağını düşündüler.

Yapımcı Paula Mazur’un bu konudaki yorumu şöyle: “Abigail’in performansını görünce Nim karakteri için dünya çapında bir araştırmaya ihtiyacımız olmadığı net olarak ortaya çıktı. Kendisiyle tanıştığımızda Nim karakterini en güzel şekilde oynayacağından kesinlikle emin olduk.”

Yönetmenler filmin setinde Abigail’i o kadar yaratıcı buldular ki, çoğu zaman onun bir “çocuk oyuncu” olduğunu dahi unuttular. Mark Levin gözlemlerini şu sözlerle aktarıyor:
“Duygularını yansıtmakta son derece başarılıydı ama bunu taklitçi şekilde yapmıyordu. Rolünü oynarken o kadar içten ve samimiydi ki, özellikle Nim’in babasının izini kaybettiği sahnede hepimize bunu hissettirdi. Kısacası setteki herkes Abigail’in performansına hayran kaldı.”

Nim karakterinin aksiyon, macera ve limitsiz hayalgücü dolu büyüleyici yaşamını harika bulduğu için bu rolde oynamak istediğini belirten Abigail Breslin, sette geçirdiği günleri şu sözlerle anımsıyor:

“Daha önce hiç yapmadığım tarzda yepyeni bir roldü. Bol bol koşmak, çeşitli yerlere tırmanmak, hepsi çok eğlenceliydi. Kılıç dövüşünü mutlaka söylemeliyim! Ayrıca su sahneleri için bol miktarda eğitim aldım. Suya nasıl dalınacağını, su altında nefesimi nasıl tutacağımı, hatta su altında nasıl bağıracağımı bile öğrendim. Aslında sandığınız kadar zor değil. Sadece ağzınızı açıyor ve bağırıyorsunuz. Ağzınıza bir damla bile su girmiyor.”

Abigail Breslin sözlerine şöyle devam ediyor: “Ayrıca Nim’in arkadaşlarını tanımak da çok ama çok eğlenceliydi. Deniz Aslanları, Sakallı Dragonlar ve Pelikanlar… Hepsi harikaydı.”
Bugüne kadar hep büyük kentlerde yaşayan Abigail Breslin, dünyanın ücra köşesindeki tropik ada yaşamına uyum sağlamasını bildi. Genç oyuncunun fiziksel ve beyinsel açıdan dönüşüm geçirdiğini belirten Akrobasi Koordinatörü Glenn Ruehland, izlenimlerini şu sözlerle aktarıyor:
“Abigail’in bugüne kadarki yaşamının önemli bölümünün New York’ta geçtiğini düşünecek olursak, prodüksiyon süreci boyunca gerçek bir aksiyon kızına dönüşmesi çok önemliydi.

Kendisinden istediğimiz hiçbir aksiyondan kaçmadı. Su altı eğitimi aldı, hatta 200 kiloluk Deniz Aslanlarıyla beraber suya bile girmekten çekinmedi. Aksiyon sahneleri için çok istekliydi. Küçük yaşına rağmen kendisine güveni tamdı. Ondaki gelişimi izlemek hepimiz için büyük keyif oldu.”
Nim’in Umudu: Macera Romanları Yazarı Alexander Rover Rolünde Jodie Foster
Nim kendisini yapayalnız ve adasının tehdit altında olduğunu hissedince ona yardımcı olacağından kesinlikle emin olduğu tek insanın yardımına başvurmaya karar verir. Bu kişi, çok sevdiği romanların korkusuz kahramanı Alex Rover’dır. Ancak gözüpek kahramanı Alex’in aslında San Fransisco’daki evinden aylarca sokağa bile çıkmaya korkan roman yazarı Alexandra Rover tarafından yaratıldığını anlayacaktır. Alexandra’nın görünmez mikroplar da dahil olmak üzere herşeyden korkan bir kişilik yapısı vardır. Yarattığı gözüpek kahramanın tam tersi gölgesi gibidir. Ancak Nim’in yardım çağrısını cevapsız bırakmak içinden gelmez. Aylarca evden çıkmayan Alexandra, bu küçük hayranının kim olduğunu anlamak için gittiği tropik adada küçük kızın sayesinde kendi içindeki kahramanı da keşfedecektir.

Alexandra rolü için film yapımcılarının aklında ilk günden beri hep Jodie Foster’ın ismi vardı. Oyuncu aramaya başladıkları günden itibaren hep onu düşünmüşlerdi ama oynamak isteyeceğine dair fazla umutları yoktu. Sonunda Jodie Foster ile bağlantı kurduklarında ilginç bir durumla karşılaştılar. Oscar ödüllü ünlü yıldız da senaryo taslağını okuduğu andan itibaren “Nim’s Island”a hayran kalmıştı.

Bu durum karşısında şaşırdığını ve heyecanlandığını söyleyen Paula Mazur, duygularını şu sözlerle dile getiriyor: “Doğal olarak Jodie Foster ile komediyi aynı çizgide düşünemezsiniz.

Ancak Jodie bu rolü gerçekten çok istedi. Kendisi film endüstrisinin en iyi kadın oyuncularından birisi olduğu için büyük ihtimalle kabul etmeyeceğini düşünüyorduk. Ancak evet demesiyle hayallerimiz gerçeğe dönüştü. Jodie’nin inanılmaz yeteneğinin devreye girmesi sonucunda filmin daha geniş izleyici kitlelerine ulaşacağını düşünmek hepimizi fazlasıyla heyecanlandırdı.”
Tıpkı Abigal Breslin gibi Jodie Foster da kariyerine çok küçük yaşta başlamış; henüz 14 yaşındayken oynadığı Martin Scorsese’in “Taxi Driver – Taksi Şoförü” adlı filmindeki performansıyla çok genç yaşta ilk Oscar adaylağını almıştı. Sonraki yıllarda film dünyasının en çok aranan drama oyuncularından birisi oldu. Aynı zamanda senaryo yazarlığı ve yönetmenlik de yaptı. “The Accused” ve “Silence of the Lambs – Kuzuların Sessizliği” adlı filmlerdeki kusursuz performanslarıyla iki Oscar ödülü ve sayısız başka ödüller kazandı. Böylesine güçlü kariyeri olan Jodie Foster gibi dev bir oyuncunun, filmdeki agorafobi korkusu olan macera romanları yazarı Alexandra Rover’ın portresini nasıl çizeceği merakla bekleniyordu.

Yönetmen / senaryo yazarı Mark Levin’in Jodie Foster’ın performansıyla ilgili yorumu şöyle: “Alexandra rolünü Jodie alınca daha iyisini hayal edemezdik. Performansı çok keyifliydi. Çünkü Jodie’yi bugüne kadarki filmlerinde hep daha sert ve dirençli görüntüleriyle izledik. Onu normalde komedi filmlerinde göremezsiniz. Agorafobisi olan, kendi içindeki çocuğu keşfetmeye çalışan kadın yazar rolü, aslında Jodie için de başlıbaşına bir keşif yolculuğu oldu. Komediye getirdiği hafiflik ve enerji boyutlarının son derece kaydadeğer olduğunu düşünüyorum.”

“Nim’s Island”da anlatılan öykünün ruhunun en baştan beri kendisini cezbettiğini belirten Jodie Foster ise, filmle ilgili olarak şu yorumu getiriyor: “Bu filmde anlatılan öykü, kızlara –ve tabii erkeklere de esin kaynağı olacak, onları yepyeni maceralara çıkaracak, dünyayı deneyimlemelerini sağlayacak bir öyküdür. Nim karakteri kendi yaşamının kahramanı olmanın ne anlama geldiğini gösterir. Günümüzde çoğunlukla pasif kalma gereği öğretilirken Nim karakterinin aktif yapısının dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Hangi yaşta olursa olsun insanların bunu hatırlamaya ihtiyacı var.”

Oscar ödüllü oyuncunun filmde oynadığı Alexandra karakteriyle ilgili yorumu ise şöyle: “Alexandra karakterinin topluma uyumsuz ve tuhaf davranışlarında kökeninde dokunaklı birşeylerin var olduğunu hissediyorum. Bugüne kadar korku üzerine birçok dramada oynadım. Bu yüzden Alexandra’nın kişilik yapısındaki birçok yönün korku unsurundan kaynaklandığını biliyorum. Ancak onun korkuları kimi zaman bilgisayarının üzerinde yürüyen bir örümcek, bazen omuzuna dokunan bir insan, hatta bazen sokağa çıkma korkusudur. Alexandra karakterinin havaalanına giderken, o güne kadar hiç tatmadığı egzotik yemekleri yerken ve alışkın olduğu herşeyi geride bırakırken ihtiyaç duyduğu içsel cesareti keşfetmek benim için son derece keyifli oldu.”

Filmin setlerinde Abigail Breslin ile çok iyi anlaştığını söyleyen Jodie Foster, küçük rol arkadaşıyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: “Abigail harika bir oyuncu… Onda kendi çocukluğumu çağrıştıran birçok yön buldum. Özellikle de küçük yaşına rağmen uzun süredir bu işi yapıyor olması, bana oyunculuğa başladığım ilk yıllarımı anımsattı. En gerçekçi şekilde nasıl oynanması gerektiğine dair doğuştan gelme önsezileri olan, stres yapmadan oynamayı bilen bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.”

Alexandra’nın yarattığı kahraman ve ikinci kimliği Alex Rover rolünde oynayan Gerard Butler ile de çok iyi anlaştığını ifade eden Jodie Foster, bu konuda şunları söylüyor:

“Korkularıyla bir bir yüzleşirken kendi yarattığı Alex Rover karakteriyle sürekli ileri-geri iletişim halinde olduğunu görürüz. Buna, kendi yarattığı karakterden destek almak da diyebiliriz. Şahsen ben Alex ‘i çok sevdim. Büyük bir karakter olduğunu düşünüyorum. Alex’i oynayan Gerard Butler bu role olağanüstü mizah boyutu kattı. Onunla çalışmak harikaydı.”

Hiç yorum yok: