ŞEHİR TÜM FONKSİYONLARIYLA KURULMADAN ÖNCE HERŞEY STÜDYO ORTAMINDA BAŞLADI

Yönetmen Gil Kenan’ın düşüncesine göre, şehrin tasarımı da en az karakterler kadar önemliydi. Yönetmen bu konudaki yaklaşımını şu sözlerle açıklıyor:

“Sihirli Şehir bu filmde başlıbaşına bir karakterdir. Çünkü şehri kurtarmak için atılan tüm adımlar, bulmacayı çözmek için yapılan tüm girişimler burada meydana gelir. Bu nedenle prodüksiyon tasarımcımız Martin Laing ile birlikte mümkün olduğunca gerçekçi bir şehir inşa etmemiz gerekiyordu. Öncelikle kendimizi Şehir Kurucuları’nın pozisyonuna koyarak işe başladık. Bunlara şehrin kurucu babaları da diyebiliriz. İnsanları açıklanamayan birtakım tehlikelerden korumak için şehri aceleyle inşa etmişler; en az 200 yıl boyunca insanların buraya sığınmış şekilde kalacağını öngörmüşlerdir. Şehir ilk kurulduğunda teknik açıdan gelişmiş durumdadır. Güç kaynağını ırmaktan alan bir jeneratörden enerji sağlanacağına güvenilmiştir. Bu jeneratörün sürekliliğini sağlamak için de insanlar organize şekilde çalışarak ortak çaba sarfedeceklerdir. Başlangıçta durum böyledir ama öykümüz başladığında şehir artık ‘kullanım tarihi’ni doldurmuş durumdadır. Kurucuların faaliyete geçirdiği tüm sistemler durma, hatta çökme noktasına gelmiştir.”

Sihirli Şehrin tasarımlarını hazırlamaya başlayan yönetmen ve tasarımcı, ilk kurucuların bu şehri faydacılığa yönelik yaklaşımla hazırlamasına karar verdiler. Gil Kenan bu yaklaşımı şu sözlerle açıklıyor: “Çıkış noktamız bu şehrin tamamen fonksiyonel tarzda tasarlanmış bir alan olmasıydı. Halkın barınacağı bir sığınak gibi düşünülmüştü ama insanlar orada 200 yıldan fazla süredir yaşamakta olduğu için vatandaşların yaratıcılığı sayesinde ana tasarımın değiştiğini, alanın organik şekilde geliştiğini görebilirsiniz. Binalar değişmiştir. Bir zamanlar endüstriyel tesis olarak düşünülen ışıltılı alanlar artık çürümeye terk edilmiş haldedir. Sihirli Şehrimiz artık böyle bir yerdir.”

Tüm bunları kapsayabilecek büyüklükte bir alana ihtiyacı olan film yapımcıları, dev bir stüdyo bulmak için dünyanın çeşitli ülkelerini dolaşmak zorunda kaldılar. Sonunda aradıkları geniş alanı, Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast yakınlarında faaliyet gösteren bir gemi yapım şirketinin The Paintworks adlı hangarında buldular. Burası, büyük okyanus gemilerinin tüm omurgasının boyanmasında kullanılan bir yerdi.

Geçtiğimiz yıllarda yönetmen James Cameron ile “Titanic”te beraber çalışan Martin Laing, kendisini geminin boyandığı gerçek tersanede bulunca çok heyecanlandığını ifade ederek şunları söylüyor:

“Titanic gemisinin rekreasyon çalışmalarını Meksika’da bir stüdyoda yapmıştık. Hayatımın bir yılını harcadığım gerçek Titanic’in boyandığı yere gelince kendimi evimde gibi hissettim. Gördüğüm orijinal fotoğraflardan dolayı Belfast tersaneleri bana çok tanıdık geldi.”

Martin Laing’i bekleyen en büyük zorlukların başında bir şehri herşeyiyle inşa etmek geliyordu. Ünlü tasarımcı bu konuda nasıl bir yaklaşım sergilediğini şu sözlerle açıklıyor:

“Bu tip filmlerde genellikle birkaç stüdyo birden kullanılır ve farklı yerlerde çekim yapılır. Ancak biz burada yaşanan bir şehir kurmak ve 250 yıl yaşlandırmak zorundaydık. Şehrin tasarımında bir bisikletin tekerleği gibi eş merkezli (ortak merkezli) daireleri temel aldık. Şehrin tam ortasında Harken Meydanı vardı ve caddeler bu merkezden itibaren bisiklet tekerleğinin jantları gibi çevreye yayılıyordu. Şehrin alelacele diyebileceğimiz şekilde kurulduğunu hayal ettiğimiz için tüm dekoratif unsurları bu anlayışa göre yaptık. Sonuçta modernist ve çizgisel yaklaşım benimsedik.”

Şehrin kalbi olduğu kabul edilen jeneratör ise şeklen bir kalbi çağrıştıracak şekilde tasarlandı. Laing bu konuda nasıl bir çalışma yapıldığını şöyle anlatıyor: “Kırmızı renkli jeneratör büyük ve paslı görünümüyle kocaman bir hayvan gibidir. Her tarafından çıkan borular, insan kalbindeki damarları akla getirir.”

Laing açıklamalarına devamla şunları aktarıyor: “Binaların mimarisinde sade bir yaklaşım sergilemekle beraber içinde yaşayan insanlara özgü bazı referanslar koyduk. Büyükannenin dükkanına ve apartman dairesine bakarsanız, pencere dışlarının ve pervazlarının yaşlı insan yüzü gibi olduğunu görürsünüz. Aynı şekilde yün dükkanının iç mekanı da tıpkı büyükannenin yaşamı gibi sökülüp dağılan materyalleri sergiler. Loris Harrow’un apartman dairesi ile dükkanı ise tıpkı onun hayatı gibi kaotiktir. Belediye Başkanının toplantı odası da kendisi gibi büyük ve gösterişlidir. Şehirde telefonlar çalışmadığı ve telefon iletişimi sözkonusu olmadığı için herşey haberciler aracılığıyla yürütülür. Bu nedenle habercilerin bir araya toplandığı karargahlar vardır ve mesajların elden iletilmesi gerekmektedir.”

Gil Kenan ve Martin Laing’in önem verdiği bir başka husus da, Sihirli Şehir’deki yaşamı yansıtacak bazı küçük detaylara yer vermek oldu. Örneğin sadece tek bir çift ayakkabının olduğu bir ayakkabı satış mağazası, vitrininde tek makas kalmış bir makas dükkanı, artık çalışmayan bir Laundry (çamaşır yıkama dükkanı), tüm çamaşırların elde yıkanması gerekliliği, artık satılacak hiçbir şey kalmamış bir giyim mağazası gibi detayların hepsine yer verildi.

Hiç yorum yok: