Büyük Birader Gözetliyor

Bir iş gününün daha sonu gelmiş. Bilgisayarınızı kapatıyorsunuz. Bilgisayarınızın bağlı olduğu ağ aracılığıyla patronunuza o gün yaptığınız çalışmalarla ilgili rapor gidiyor. Böylece üzerinde çalıştığınız işle ilgili ne kadar gelişme sağladığınızı patronunuz öğreniyor.

Sonra arabanıza binip evinize dönmek üzere yola çıkıyorsunuz. “Akıllı” evinizden PDA’nıza bir mesaj geliyor. Süt almanız gerektiği bildiriliyor. Arabanızdaki GPS sistemi size süt alabileceğiniz en iyi yerin neresi olduğunu söylüyor. O sırada oğlunuz arıyor ve arkadaşlarının evinde yemeğe kalacağını bildiriyor. Oğlunuzun nerede olacağını biliyorsunuz, çünkü ailenizin GPS cihazı size bunu söylüyor. Oğlunuza astım ilacını alması gerektiğini hatırlatıyorsunuz. Çünkü ailenizin kompüterize kişisel sağlık kayıtlarından gelen bir mesaj bu hatırlatmayı yapmanız gerektiğini bildiriyor. Bu sistem size ayrıca yeni check-up için gün belirleme zamanı geldiğini de söylüyor. Böyle şeyler artık geleceğin teknolojisi değil…

Günümüzde çok geniş bir yelpazeye yayılan teknolojik kolaylıklar var. Cep telefonlarından global yer belirleme sistemlerine, ATM’lere, bilgisayarlara, ev güvenlik sistemlerine, CCTV’lere, trafik kameralarına, kredi kartlarındaki manyetik şeritlere, ID’lere ve lisanslara kadar herşey, hayatımızı daha kolay ve güvenli kılmak amacıyla yaratıldı. Bilgisayar sayesinde organizasyon yapmak, bilgiyi kontrol etmek, iletişim kurmak, ulaşım, askeri donanımlar, finansal sistemlerin hepsi basitleşti. Bunların hepsi artık gündelik varoluşumuzun ayrılmaz birer parçası haline geldi.
Filmin başrolünde oynayan Shia LaBeouf’un teknolojik gelişmelerle ilgili yorumu şöyle: “Bunların hepsi gündelik yaşamımızı daha kolay kılmak için icat edilip geliştirildi. Ancak bunların nasıl işlediği, başımıza neler gelebileceği gibi konularda pek kafa yoran olmadığını görüyoruz. Biz farkına bile varmadan gündelik faaliyetlerimiz digital olarak kaydediliyor ve depolanıyor:
Görüntümüz, ismimiz, sosyal güvenlik numaramız, alışveriş önceliklerimiz, gerçek dünyada ve sanal dünyada nerelere gittiğimiz gibi bilgilerin hepsi kayıt altında… Kimiz, neleri severiz, nelerden hoşlanmayız, sırlarımız, ne yaparız ve ne yapmayız gibi önemli detayların hepsi artık yeni digital ortamın parçası haline geldi. Yüzlerimiz, gözlerimiz, sesimiz, yürüyüş tarzımızın hepsi ölçülüyor, digital ortama aktarılıyor, kaydediliyor ve ileride izini sürmek için depolanıyor. Bilgisayarların gücü ve depolama kapasitesi arttıkça insanların kontrol altında tutulma ihtimali de aynı ölçüde çoğalıyor.”

Filmin sorduğu temel soru şu: Digital ortama aktarılmış olan bu bilgilere başka birisi girse ve kullansa ne olur? Tüm bu bilgiler sizin aleyhinize kullanılırsa ne olur?

Filmdeki kabusun odak noktasında bu önerme vardır. İki masum insanın tuzağa düştüğünü ve av haline geldiğini görürüz. Üstelik karşı karşıya kaldıkları kabus gibi teknolojik olaylar dizisi, yıllar önce Spielberg’in aklına geldiğinden çok daha üst boyuttadır. Spielberg’in bu film için ilk fikirlerini geliştirdiği günlerden bu yana teknoloji dev adımlarla ilerledi. İnsanların attığı her adımın gözetlendiği, her hareketinin kayıt altına alıp dosyalandığı bir dünya artık bilimkurgu hayali olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştü. Kısacası Spielberg’in 10 yıl önce sadece hayal ettiği herşey bugünün gerçeği oldu.

Alex Kurtzman’ın da işaret ettiği gibi, Roberto Orci ile birlikte senaryo üzerinde ilk çalışmaya başladıkları günden itibaren teknolojik gelişmeler daha da hızlandı. “Steven bize bu projeden ilk bahsettiğinde bilimkurguya yakın bir çalışma olacağını söylemişti. Mantık sınırlarını aşan bir tarz düşünüyordu. Ancak şu anda bu film için artık bilimkurgu demek mümkün değil. Teknoloji o kadar hızla değişti ki, sadece son iki yıllık dönemde bile alışkanlıklarımız farklılaştı” diyor Kurtzman…

Jerry ile Rachel’i kontrol altına alan kişi veya kişilerin en korkutucu yanı, son derece gelişmiş teknoloji kullanarak adeta bir manipülasyon denizi yaratma ve yönetme becerisidir. Günlük teknolojinin bir silah gibi kullanılmasının ürkütücü olduğunu söyleyen Michelle Monaghan, bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle dile getiriyor:

“Teknoloji sayesinde artık daha çok şey yapabiliyoruz ama bir yandan da bağımlısı oluyoruz. Bize karşı yönelmesi, bize karşı kullanılması olasılıklarını gerçekten ürkütücü buluyorum. Senaryoyu okurken ilgimi çeken unsurların başında da bu tehlike geliyordu.”

FBI’daki sorgu odasında tutulan Jerry, dev bir vincin pencereyi kırıp içeriye giren kolu tarafından kurtarılır. Rachel oğlunun hareket halinde bulunan trendeki görüntülerini eşzamanlı olarak McDonalds vitrinindeki video monitöründen izler. Telefondaki ses onlara bir sonraki adımda ne yapacaklarını tek tek söyler. Yapmadıkları takdirde ne gibi kötü sonuçlarla karşı karşıya kalacaklarını anlatır. Kısacası Jerry ile Rachel ikilisi, günümüzün yeni digital ortamının pençesine düşmüşlerdir.

Shia LaBeouf’un filmle ilgili son sözleri şöyle: “Bildiğimiz tek şey, çok güçlü bir sesin varlığıdır. Her arabada, havaalanı ekranında, hayal edebileceğiniz herşeyde o ses vardır. Bu sesin büyük güce sahip olduğunu biliriz. İsteklerini yerine getirmediğimiz takdirde sevdiğimiz insanların tehlikede olacağını söyler. Sesin nereden geldiği konusunda fikrimiz yoktur. Tek bildiğimiz, sesin her yönden geldiği, bizi etkisi altına aldığı, kaçış olmadığıdır.”

Hiç yorum yok: