Oyuncu Tercihleri: B.P.R.D. Timleri Bethmoora Yolunda

Senaryoyu tamamlayan film yapımcıları, Hellboy’un dünyasına uygun düşecek canavarları ve insanları bulmak için arayışa başladılar. Neyse ki aktörler konusunda işleri fazla zor değildi. B.P.R.D. üniformalarını giyecek eski kadroyu toparlamak için sadece bir telefon yeterliydi.
Başrolünde Ron Perlman’ın oynamadığı bir Hellboy düşünülemeyeceğine göre öncelikle onunla temas kurmak gerekiyordu. Favori karakteri olarak adlandırdığı Hellboy kimliğine bir kez daha girmeye hazır olduğunu her fırsatta ifade eden Ron Perlman, oynadığı karakterin gündelik hayattaki özelliklerini şu sözlerle tanımlıyor:

“Hellboy aslında bol bol bira içerek futbol maçı seyrederek zaman öldüren tembel mizaçlı bir adamdır. Süper kahramanlık isteği olmayan ortalama Amerikalı erkektir diyebiliriz. Mükemmel bir gün nasıldır diye sorsanız, bira ve pizza eşliğinde ‘Üç Kafadarlar’ ve ‘Marx Brothers’ filmleri seyretmek şeklinde bir cevap verecektir. Sahip olduğu olağanüstü süper yetenekler ise tamamen rastlantıdır ve beklemediği birşeydir.”

Guillermo Del Toro ile bir kez daha birlikte çalışmaktan çok memnun olduğunu ifade eden Ron Perlman, yönetmeniyle ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor:

“Guillermo’nun olağanüstü entelektüel derinliği ve bilgi birikimi vardır. İnsanların bu tip öykülere neden ihtiyaç duyduğunu anlatan herşeyi okumasıyla tanınır. Onu diğer yönetmenlerden ayıran en önemli özelliği, her kültürden her tipte mitolojiyi okuması ve derinliğini bilmesidir. İnsanların masallara ve mitolojiye neden ihtiyaç duyduğunu çok iyi anladığı için de ortaya koyduğu filmlerin her kültürde kolayca anlaşılması doğaldır.”

Yeni bir Hellboy macerasının olmazsa olmazların birisi de, Hellboy’un alaycı ruhlu romantik arkadaşı ve sevgilisi Liz karakteriydi. Suça karşı mücadelede Hellboy’a partnerlik yapan Liz Sherman rolünde bir kez daha Selma Blair kamera karşısına geçti. Çizgi romanda bu karakterin, asla dur durak bilmeyen, sürekli mücadele eden enerjik bir yapısı vardı. Selma Blair bu karakterin tüm özelliklerini ikinci bölümde de başarıyla yansıttı.

Liz ile Hellboy arasında bir ilişki sözkonusudur. Diğer çiftlerin uğraşmak zorunda kaldıkları benzer sorunlarla onlar da boğuşurlar. Bunlara ek olarak, bir şeytanın ateş çıkaran bir kadına aşık olmasından kaynaklanan bazı ek sorunlar da gündeme gelir.

İkisi arasındaki ilişkiyi Selma Blair’den dinleyelim: “İlişkinin taraflarının her ikisi de süper güçlere sahip olunca tartışmaların da abartılı boyutlara varması kaçınılmazdır. Benim oynadığım Liz karakterinde yanına yaklaşan herkesi tehdit eden pirokinetik eneri vardır. Bu nedenle Hellboy ile Liz arasında bir tartışma çıktığında, ‘Okey, ben hava almaya çıkıyorum, sonra görüşürüz’ diye kaçma şansı olamaz. Bunun yerine, ‘Bak şimdi şu lanet olası mutfağı ateşe verirsem neler olacağını görürsün” şeklinde bir süreç sözkonusudur.”

Devam filminde rolüne geri dönenlerden birisi de, B.P.R.D. örgütünün çürük yumurta yemeye bayılan su kökenli lideri Abe Sapien rolünde oynayan Doug Jones oldu. Yönetmen Toro bu karakterin özelliklerini şu sözlerle tanımlıyor:

“Yarı balık, yarı memeli olan Abe Sapien’in kafasının ön kısmında çok özel bir lob vardır. Tıpkı yunusların yaptığı gibi objelerin ve insanların kilitli kalmış bilgileriyle imajlarını alarak iletişim sağlayabilmektedir. Konuya okült bilim terimleriyle bakacak olursak, Abe için bu grubun yumurta kafası diyebiliriz.”

Abe Sapien rolünde kamera karşısına geçen Doug Jones, oynadığı karakterin yeni filmde karar verme süreçleri ve karakter gelişimi açısından farklı boyutlar kazandığını vurgulayarak şu yorumu yapıyor:

“Portresini çizdiğim su bazlı bu karakterin gerçek aşkı ilk kez deneyimleme şansı bulduğuna tanık olacağız. Büyüleyici güzel Prenses Nuala’ya aşık olur ama birtakım problemler de yaşamak zorunda kalır. Karşısına çıkan en büyük problem ise, aşık olduğu güzel prensesin ruhani açıdan şeytan ruhlu ikizi Prens Nuada’yla bağlantılı olmasıdır. Hepimizin bildiği gibi ilk aşk olgusu hepimizin karar verme süreçlerinde büyük etki yapar. Özellikle ergenlik çağında yaşadığımız ilk aşklarımızda kendimizi biraz aptal gibi hissederiz. Abe Sapien de bu süreci gecikmeli yaşadığı için yönetiminde bulunduğu B.P.R.D. örgütünün karar verme süreçlerinde zorlanmaya başlar.”

Filmde sadece Abe Sapiens’i canlandırmakla yetinmeyen Doug Jones, ayrıca Kral Balor’un hizmetindeki saray nazırını ve çok kanatlı Ölüm Meleği’ni de canlandırdı. Aynı anda çeşitli rollerde oynaması nedeniyle de her günün 5 saatini makyaj masasında geçirdi.

B.P.R.D. ajansının Washington’daki patronları, Hellboy’un yanlışlıkla kamuoyu önünde ‘açığa çıkmasından’ kaynaklanan imaj zedelenmesini tamir etmesi için örgüte yeni bir lider atamışlardır. Artık örgüt üyelerinden hiçbirisi New Jersey’deki karargahta gizlenmiş olarak duramayacaktır. Eskiden etten kemikten bir insan olan. Sonradan ektoplazmik gaza dönüşen Dr. Johann Krauss, artık özel koruyucu giysi içerisinde kamuoyu önüne çıkacaktır. Örgütün diğer üyelerinden, özellikle de Hellboy’dan aynısını beklemektedir. Ancak Alman şivesiyle bu konuyla ilgili bir emir verse Hellboy kızgınlıktan kıpkırmızı olur.

Özel koruyucu kıyafet içerisindeki Dr. Johnn Krauss’un seslendirmesini Seth MacFarlane yaparken hareketlerini John Alexander ile James Dodd gerçekleştirdiler.

James Dodd oynadığı karakterin görünümünü şu sözlerle açıklıyor: “Johann Krauss’un üzerinde eski moda dalgıç giysilerine benzer bir koruyucu giysi vardır. Kafası ise cam köpük şeklindedir. Yıllar önce insanken sonradan ektoplazmaya dönüştüğü için insanlar tarafından kabul görebilmek için bu özel koruyucu giysiyi yaratmıştır. Özel güçlere sahiptir ve eldivenlerinde açtığı parmak boşlukları aracılığıyla nesneleri yeniden canlandırabilme; bunu da ölülerin üzerine ektoplazmik duman salgılayarak başarmaktadır.”

Yeni filme dönenlerden birisi de, tek amacı Hellboy’u kontrol altında tutmak olan B.P.R.D. bürokratı Tom Manning rolündeki Jeffrey Tambor oldu. Çocukken çizgi roman okumasına izin verilmeyen bir aileden geldiği için Toro sayesinde gençliğini yeniden yakaladığını söyleyen Jeffrey Tambor, Hellboy çizgi romanlarıyla ilgili şu yorumu yapıyor:

“Ailem izin vermediği için küçükken hiç çizgi roman okuyamadım. Bu nedenle çizgi roman dünyasını tanıyamadım. Şimdi olayın içine girince hayranların Hellboy’u ve diğer yaratıkları neden sevdiğini daha iyi anlayabiliyorum. Bence bu yaratıkların en güzel yanı, hepimiz çirkin görünümlü birer canavar gibi olduğumuz halde, hepimizin içinde büyük bir sevgi olmasıdır. Anladığım kadarıyla çirkin denilebilecek görünümüne rağmen Hellboy’un bu kadar sevilmesinin, benimsenmesinin temelinde sevgi dolu birisi olması yatıyor. Hepimiz Hellboy’uz, Liz’iz, Abe’yiz. Bir kısmımız da Tam Manning’dir.”

Manhattan’ın Upper East Side kesimindeki bir müzayede evinden gelen acil durum çağrısına anında cevap veren B.P.R.D. ekibinde herşey bir anda değişmeye başlar. Bethmoora Krallığından sürgüne gönderilen Prens Nuada Silverlance yağmurlu bir Eylül gecesinde Manhattan’daki müzayede salonunda ortaya çıkmış, bir dizi felaketler zincirinin meydana gelmesine yol açmıştır.
Elflerin, peri masallarındaki yaratıkların ve gölgeler dünyasının bir zamanlar yaptığı devrimler, endüstrileşmiş dünyanın karşısında darmadağın olup gitmiştir. Prens Nuada’nın çok sevgili gezegeni artık insan efendilerinin elindedir. Bu güç dengesini değiştirmeye kararlıdır. Hem de babasının uyarılarını dinlemeyip ikizi olan kızkardeşini tehlikeye atmak pahasına…

Yönetmen Toro’nun, Prens Nuada karakteriyle ilgili yorumu şöyle: “Prens Nuada çok tehlikeli ve iyi bir savaşçı olması nedeniyle harika bir kötü karakterdir. Aynı zamanda yaptığı işler ve sebepleriyle ilgili olarak da çok sağlam bir ahlaki dayanak noktası oluşturur. Bu rolü yazarken aklımda Luke Goss vardı. İstediğim ne varsa hepsini başarıyla yerine getirdi.”

Toro’nun yönettiği “Blade II” adlı filmde vampir Nomak’ın portresini çizen Luke Goss, Prens Nuada karakterine sempati duyduğunu ve onu kaydadeğer bir düşman yapmak için sıkı çalıştığını belirterek şöyle konuşuyor:

“Mümkün olan en kısa yollardan dengeleri değiştirmeyi amaçlar. Nuada’nın çıkış noktasının ne olduğunu gayet iyi anlıyorum. Sadece eğlenmek ister ve gezegenimizi imha etmek gibi bir niyeti yoktur. Ama Blackwood müzayede salonuna girdiğinde insanların orada satın almaya çalıştığı tarihi yapıtlar konusunda hiçbir fikri olmadığı görünce sinirlenir. Müzayede salonunda onun tarihini satmaktadırlar ve bu durum onu öfkelendirir.”

Prens Nuada ortaya çıkarken ilk başta Hellboy’un üzerine gitme gibi bir niyeti yoktur ama onunla fiziksel ve psikolojik açıdan yüzleşmeye de hazırdır. Çünkü Hellboy’un ruhunun en gizli köşelerine nasıl ulaşabileceğini bilmektedir. Filmin kritik bir noktasında Hellboy’u çağırdığını ve onu kendi kimliğiyle ve sadakat duygusuyla yüzleşmeye zorladığını görürüz.

Bu önemli noktayı Ron Perlman şu sözlerle açıklıyor: “Guillermo bu yeni filmde Hellboy’un içinden geçtiği psikolojik karmaşa boyutunu yükseltmek istedi. Prens Nuada’nın ortaya çıkmasıyla birlikte Hellboy’un kendi kökenlerini ve kimliğini sorgulamaya başladığını görürüz. Kendi ırkından olan yaratıkları nötralize etmeyi görev edinmiş bir büroda neden çalıştığını kendi kendisine sormaya başlar.”

Prens Nuada’nın ikizi Prenses Nuala rolünde İngiliz kadın oyuncu Anna Walton kamera karşısına geçti. Nuala gibi kişilik bölünmesi yaşayan bir karakteri oynama şansı vaad ettiği için bu rolü aldığını söyleyen Anna Walton, oynadığı karakterle ilgili şu yorumu yapıyor:

“Herkes bir yönüyle şeytan, bir yönüyle az da olsa melektir. Ağabeyini çok seven Nuala ona tutkuyla bağlıdır. Ağabeyini bir açıdan takdir eder ama onu dizginlemek zorunda olduğunu da bilmektedir. Ağabeyine baskı uygulamak zor gelir ama kazanmasına izin vermeyecektir.”

Yapımcı Levin’in Nuala karakteri ve bu rolde oynayan Anna Walton ile ilgili yorumu ise şöyle: “Anna bu rolde mükemmel bir iş çıkarttı. Nuala’nın eterik (ruhani) bir karakteri vardır. Yanlış ellerde olduğu takdirde uçup gidecek yapıdadır. Ancak Anna bu karakteri sağlam zemine oturtarak harika iş yaptı. Hatta bir balıkla (Abe Sapien) olan romantik ilişkini bile inandırıcı şekilde yansıttı.”

Hiç yorum yok: