Yakın Geleceği Tasarlamak

Cehenneme Hoşgeldiniz: Yakın Geleceği Tasarlamak

Yönetmen Anderson ile yapımcıların yaratmak istediği yakın geleceğin yozlaşmış dünyası üzerinde odaklanan prodüksiyon tasarımcısı Paul Denham Austerberry, aradığı uygun mekanları Kanada’nın Montreal kenti yakınlarında buldu. Pointe St. Charles yakınlarında bulunan ve günümüzde artık kullanılmayan Alstom istasyon alanı ile depoları, Terminal Adası için uygun geniş alanlar sunuyordu. Bu bölgelerin dış mekan çekimleri için uygun olmasının yanısıra endüstriyel depoları da prodüksiyona ev sahipliği yapabilecek olanaklara sahipti. Ayrıca mahkumların koğuşları için set kurmaya müsait yeterli boş alanlar da vardı. Çevresini tel örgüyle çevirip çalışmaya başlamak yeterliydi.

Yönetmen Anderson’un mekanlar konusundaki yorumu şöyle: “Bu mekanlar sanki film için inşa edilmiş gibi görüntüye sahipti. Projeye ayrı bir prodüksiyon değeri katacakları belliydi. Filmin senaryosunun bu mekanlar için yazılmamış olması nedeniyle senaryoyu yeni baştan ele aldım ve bulduğumuz fantastik mekanlara uygun düşecek şekilde yeniden yazdım.”
Alstom’da artık kullanılmayan depoların arasına adeta ölüm tuzağını çağrıştıran yarış pistinin kurulmasına karar verildi. Prodüksiyon tasarımcısı Austerberry, yapılan çalışmayı şöyle anlatıyor:

“İki yanda iskelet görüntüsü veren dev vinçlerin arasındaki yarış pistinin fantastik görüntü sağlayacağını düşündük. Özellikle geceleri bakılınca sanki başka bir gezegen görünümü veriyordu. O bölgeyi görünce üzerinde çalışmaya değer olduğunu anladık. Buradaki ana yaklaşımımız, her detayıyla tam kapsamlı bir yarış pisti yaratmak oldu.”

Terminal Adası’ndaki cehennem çukuru ile yarış pistinin setini inşa etmeye başlayan Austerberry ve ekibi, adeta 3 boyutlu bir puzzle’ın parçalarını birleştiriyormuş duygusuna kapıldılar. Anderson’un yaklaşımı belliydi. Adanın bilgisayar ortamında yaratılması yerine gerçek mekanlar kullanmak istiyordu. Bu durumda Austerberry ve ekibinin her parçayı ayrı ayrı yaratıp, sonra bunları yanyana getirerek kesintisiz bir dünya yaratması gerekiyordu.
Terminal Adası’ndaki hapishane tesislerinin dış mekan çekimleri için 20. yüzyıl başlarında kurulmuş olan ve günümüzde boş olan St. Vincent de Paul hapishanesinde çalışma yapıldı. Yaklaşık 10 yıl önce kapatılmış olduğu halde burası, geniş dış mekanları ve iç avlularıyla bir hapishane için ihtiyaç duyulan herşeye fazlasıyla sahipti. Aslında birçok açıdın da Franklin J. Schaffner’in unutulmaz hapishane filmi “Papillon – Kelebek”in görüntülerini akla getiriyordu.
Makineli Tüfek Joe rolünde kamera karşısına geçen Tyrese Gibson, mekanların son derece gerçekçi olması nedeniyle kendilerini hapishanede gibi hissettiklerini söyleyerek izlenimlerini şöyle anlatıyor:

“Aslında öyle bir ortamda oyunculuk gücüne bile gerek yoktu. Çevremize bakınca sadece eski ve büyük duvarlar, dış dünyayla aramıza set çeken tel örgüler görüyorduk. Kendimizi sürekli hapishane avlusunda gibi hissettiğimiz için rol yapmamıza dahi gerek kalmıyordu. St. Vincent hapishanesinin koğuş gibi iç mekanları artık çürümeye yüz tuttuğu için oralarda çekim yapmak tehlikeliydi. Bu nedenle Terminal Adası’ndaki iç mekanlarla ilgili çekimler için Pointe St. Charles’taki depolara gittik.”

Filmin açılışında Ames karakterini ilk tanıdığımız çelik fabrikasıyla ilgili çekimlerde de gerçeklik yaklaşımı öncelik kazandı. Prodüksiyon yetkilileri çelik fabrikası yönetiminden özel izin alarak işler durumdaki fabrikada belgesel tadında çekim yaptılar. Bu sahnelerde Jason Statham’ın yanında gerçek işçiler görev yaptı. Arka planda eritilmekte olan çelik görüntülerine yer verildi.
*****
“Death Race”in yapımında görev alan prodüksiyon ekipleri, çekimler tamamlandığında hayli yorgun düşmüşlerdi. Hepsinin ortak umudu ise, bunca emeğin sonunda ortaya izleyicinin hoşuna gidecek bir aksiyon gerilim filmi çıkmış olmasıydı.

Jason Statham yaşadığı deneyimi ve beklentilerini şu sözlerle dile getiriyor: “Ortaya çok adult formatta bir eğlence ürünü çıkarttığımızı düşünüyoruz. Açıkçası böyle bir film benim kişisel beğenilerime tam anlamıyla uydu diyebilirim. Hapishane var, soluk soluğa araba yarışları var, ölümüne mücadele var, bir aksiyon filminden daha fazla ne isteyebilirsiniz?”

“Death Race” projesiyle ilgili son sözleri ise, çocukken izlediği bir kült filminden esinlenerek bu filmi hayata geçiren yönetmen Anderson söylüyor:

“Bu filmi yaparken ‘Death Race 2000’in sıradışı tonuna sadık kalmak istedim. Ancak bunu yaparken ucuzluğa ve bayağılığa kaçmamaya özen gösterdim. Daha ciddi bir öykü anlatmak istedim. Ortaya çıkan yapıtı ürkütücü olarak niteleyenler olacaktır ama içerisinde herşeye rağmen bir miktar komedi de vardır. Çok farklı bir film yaptım ama içinde çok az toplumsal yorum da vardır. Tıpkı orijinal ‘Death Race’ta olduğu gibi…”

Hiç yorum yok: