Hellboy Dönüyor: Daha Büyük, Daha Kötü Ve Hala Kırmızı...

Hellboy’un ilk maceraları, 1994 yılında Dark Horse Comics tarafından yayınlandı. Guillermo del Toro’nun yeni bir yönetmen olarak ortaya çıkışı ise, o tarihten bir yıl öncesine rastlıyordu. 1993 yılında imzasını attığı ilk filmi “Cronos”un başrolünde Ron Perlman’ı oynatmış, ölümsüzlüğü arayan bir serserinin öyküsünü anlattığı korku filmiyle eleştirmenlerin beğenisini kazanmıştı.
İlk filmiyle uluslar arası alanda başarı elde eden Toro, gelecekteki projeleri için tüm dikkatini Mike Mignola’nın yapıtı “Hellboy”a verdiğini belirterek, “Daima Mike Mignola’nın hayranı oldum. Çalışmalarındaki gotik atmosfere bayılıyordum. 1997 yılında ‘Mimic’i çekerken günün en iyi zamanları, ‘Hellboy’un yeni sayılarını bulmak için çizgi romanlar satan kitapçıya gitmekti. Zaman geçtikçe o kitaplardan çok iyi bir film çıkacağını düşünmeye başladım” diyor.

Toro’nun bu anti-kahramanı alıp bir film starına dönüştürmeye ilgi duyması, kitabın pragmatik yazarı Mignola’yı bile şaşırttı. “Anti-kahramanların sonsuza kadar dergi sayfaları arasında kalacağını zannederdim“ diyen Mignola, şaşkınlığını şu sözlerle dile getiriyor: “Milyon yıl düşünsem ‘Hellboy’un günün birinde film olacağına inanmazdım. Bu konu gündeme geldiğinde ‘Kim yapacaksa iyi şanslar’ deyip geçerdim. Ancak Guillermo ile tanışınca bunu başarabilecek tek yönetmenin o olduğunu hemen anladım. Hellboy’u film haline getireceksek başrolünde mutlaka Ron Perlman’ın oynaması konusunda görüş birliğine vardık.”

Yapımcı Mike Richardson ise düşüncelerini şu sözlerle ifade ediyor: “Hellboy geleneksel süper kahramanlardan değildir. Burada boynuzları ve kuyruğu olan, dış görünüm olarak şeytanı çağrıştıran bir kahraman sözkonusudur. Boynuzlarını zaman zaman kısaltarak mümkün olduğunca insanlara benzemeye çalışır. O bizlerden birisi olmak isteyen bir kahramandır.“
Projenin arkasındaki kreatif ekip, “Hellboy“ projesine yeşil ışık yakılmasından önceki beş yıl boyunca sürekli olarak bu fikre odaklandı. Filmin yapımcılarından Lawrence Gordon bu süreci şu sözlerle anlatıyor: “O dönemde ‘Hellboy’un yapımı için çok sayıda teklif geldi. Ancak Guillermo’nun kendi hayalindeki projeyle ortaya çıkışına kadar hiçbirisini hayata geçirmedik.

Guillermo’nun o dönem imzasını attığı ‘The Devil’s Backbone’ ve ‘Blade II’ gibi filmlerdeki artistik kredibilitesi ve başarısı, ‘Hellboy’ projesinin de altından kalkabileceğinin göstergesiydi.”

Başrollerinde Ron Perlman, Selma Blair, Doug Jones ve Jeffrey Tambor’un oynadığı ve B.P.R.D.‘nin üyelerini canlandırdığı ilk “Hellboy“ filmi, 2004 yılında Dark Horse Entertainment işbirliğiyle Revolution Stüdyoları tarafından hayata geçirilmiş, Lawrence Gordon Productions ile Starlite Films de katkıda bulunmuşlardı. Büyük ticari başarı kazanan filmin dünya çapındaki hasılatı 100 milyon doları geçerken aynı başarı DVD satışlarında da tekrarlanmıştı.

2004’teki “Hellboy“un ardından 2006 yılında yetişkinlere yönelik peri masalı olarak tanımlanan “Pan’s Labyrinth“a imzasını atarak uluslararası şöhretini artıran Guillermo del Toro’nun ikinci Hellboy macerası için yeşil ışık bulması zor olmadı. Ancak film endüstrisindeki bazı değişiklikler, ikinci maceranın yeni bir stüdyoda çekilmesi gereğini gündeme getirdi.

Gerisini yapımcı Lloyd Levin’dan dinleyelim: “Revolution Stüdyoları kapandığı için devam filmini, yıllar önce ‘Hellboy’u geliştirmeye başladığımız ilk stüdyo olan Universal’e taşıyabilirdik. Devam filmini Universal’de çekme ihtimali hepimizi heyecanlandırdı. Orada yaptığımız takdirde efsanevi Universal Canavarları’nın parçası haline gelebileceği fikrini çok sevdik.” (Bu arada Guillermo Del Toro da çocukken Universal yapımı canavar filmlerinin sıkı bir hayranıydı ve her Pazar günü yaşadığı kasabadaki sinema salonuna giderek ‘Frankenstein’dan ‘Creature From the Black Lagoon’a kadar hepsini kaçırmadan seyrederdi.)

Hellboy’un öyküsünü bu kez daha geniş ölçekte anlatmak isteyen Guillermo Del Toro, Mignola’nın yarattığı evrendeki yaratıklardan daha fazlasını beyazperdeye taşıdı. Önceki filmde olduğu gibi hepsi hayalgücünün eşsiz birer örneği olan goblinler, cüceler ve gecenin yaratıklarını çok özel tasarlanmış protez makyaj kullananan aktörler tarafından canlandırıldı. Bu yaratıkların hareketleri uzaktan kumandalı sistemlerle zenginleştirildi.

“Mignola’nın evreni, yaratıkların hazırlanmasında kullanılan bileşenlerin son derece güçlü olmasını gerektiriyordu. Onların yanına tamamen benim hayalgücümün ürünü olan başka yaratıkları ekledik. Bunlar arasında Prens Nuada’nın sadık yandaşı Wink, enigmatik kanatlı Ölüm Meleği ve diğer goblinler, saray görevlileri gibi yaratıklar vardı.”

Toro’nun ikinci filmin senaryosunu yazdığı sırada pratik efektlerin mümkün olmadığı noktalarda kısaca CGI olarak bilinen bilgisayar efekti desteğine ihtiyaç duyuldu. Acımasız robotik varlıklardan oluşan Altın Ordu, Bethmoora’nın tek kollu hakiminin yanısıra diğer yaratıklarla fantastik efektlerle ilgili vizyonlar Double Negative Visual Effects şirketinde geliştirildi.

Toro ve Mignola’nın “Hellboy II” için ortak düşüncesi, birinci “Hellboy”da yapabildiklerinden çok daha fazla öykü katmanı koymak oldu. İlk filmde öykü boyutuna çok fazla önem vermediklerini kabul eden Mignola, “Hellboy çizgi romanlarında mitoloji ve folklor boyutu her zaman yer almıştır. Biz ilk filmde bu boyutlara fazla önem vermemiştik. Bu nedenle ikincisinde Rasputin, Naziler ve çılgın bilim adamları yerine doğaüstü unsurlara ağırlık verdik” diyor.

Mignola ile kafa kafaya vererek öykü çizgisi üzerinde iki buçuk yıl çalışan Toro, “Hellboy II: The Golden Army”nin senaryosunu yazarken devam filmlerinin klişeleşmiş eğilimlerine yüz vermedi. Öykünün altyapısı birinci filmde açık ve net olarak belirlendiği için ikinci filmin senaryosunda yüzyıllardır yeraltında yaşamaktan bıkan ve artık isyana kalkışan yer altı insanları üzerinde odaklandı. Bu noktada Hellboy’un bir tercih yapması gerekecekti: Devam etmekte olan savaşın hangi tarafında yer alacaktı?

Toro bu konudaki yaklaşımını şu sözlerle açıklıyor: “Hangi karakterin kim olduğunu yeniden açıklamaya gerek yoktu. Kaldığımız yerden devam etmeyi uygun gördük. Yeni filmde karanlık ve dokunaklı peri masalı öğeleri içeren tamamen yeni bir öykü vardır. Yaptığınız bir filmin içerisine en müthiş melodramatik akışı koyabilirsiniz ama canavarlarla uğraşıyorsanız bambaşka anlamlar gündeme gelir. Bence bu tip öykülerin en güzel yanı, tanımadığımız ve alışkın olmadığımız bir evrende yakından bildiğimiz insan duygularının var olmasıdır.”

Dünyayı kurtarmak kolay iş değildir ama Hellboy bu zorluğa hazırdır. Zaten bunu yapmak için doğmuştur. Dünyayı kurtarmak için ihtiyaç duyduğu yardım, B.P.R.D.’nin New Jersey’deki yüksek teknolojiyle donatılmış gizli karargahında görev yapan dostlarından gelir. Resmi anlamda böyle bir organizasyon yoktur ama bazı sivil vatandaşlar kırmızı renkli silahlı adamla esrarengiz dostlarının faaliyetlerini şaşkınlıkla görmüştür. Şimdi artık Hellboy’un kamuoyu karşısına çıkma zamanıdır. Hoşuna gitse de gitmese de…

Hellboy bundan önceki macerasında insanoğlunu, dünyayı imha etmeye çalışan çılgın keşişin elinden kurtarmıştı. Bu yeni macerasında ise, karanlıklar içerisinde yaşayan yaratıkları harekete geçirerek bir zamanlar kendilerinin olan toprakları ele geçirmeye yönlendiren acımasız bir prensle yüzyüze gelecek. Hellboy’u özel hayatında da zor dönemeçlerden geçerken izleyeceğiz. Liz ile neredeyse bir yıldır beraber olan Hellboy için balayı bitmiş, zor günler başlamıştır.

Hiç yorum yok: