“BLOODY SUNDAY”İN YÖNETMENİNDEN CASUSLUK ÖYKÜSÜ

“BLOODY SUNDAY”İN YÖNETMENİNDEN CASUSLUK ÖYKÜSÜ

Yeni filmin ana hatlarının ortaya çıkmasından ve senaryo taslağının yazılmasından sonra en önemli faktörlerden birisi, bu proje için doğru yönetmenin bulunmasıydı. Bu noktada İngiliz yönetmen Paul Greengrass’ın ismi gündeme geldi. Frank Marshall bu tercihin sebebini şöyle açıklıyor:

“Yönetmen arayışına başladığımız günlerde Tony bana ‘Bloody Sunday’i izlememi önerdi. Paul Greengrass’ın yönettiği filmde, 30 Ocak 1972 tarihinde Kuzey İrlanda’da insan hakları savunucularının düzenlediği barış gösterisi konu edilmişti. Kana bulanan barış gösterisinde yaşanan olayları son derece gerçekçi bakış açısından anlatan film, başta Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ve Sundance Film Festivalinde İzleyici Ödülü olmak üzere çok sayıda ödül kazanmıştı. Greengrass’ın kullandığı görsel stilin ‘Bourne’ için uygun düşeceğini düşündüm.”

Kariyerine araştırmacı gazeteci olarak başlayan Paul Greengrass, sonraki yıllarda çeşitli belgesel ve konulu filmler çekerek adını duyurmuştu. “The Bourne Supremacy”nin her açıdan farklı bir proje olması nedeniyle ilgi duyduğunu belirten Greengrass, bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklıyor:

“Gösterime girdiğinde ‘Bourne Identity’i izlemiş ve çok ilginç bulmuştum. Geniş kitlelere hitap eden Hollywood ruhuyla, bağımsız filmlerin özgür ruhunu başarılı bir şekilde evlendiren bir çalışmaydı. Şimdiye kadar yaptıklarımdan tamamen farklı bir filme imza atma düşüncesi çok hoşuma gitti. Sürekli aynı tipte filmler yapmış olduğum için hayatımda biraz macera istiyordum. İnsan bazen yepyeni aktörler ve farklı tekniklerle tamamen farklı şeyler yapma ihtiyacı duyuyor. Böyle bir projeye imza attığım takdirde yeni birşeyler öğrenebileceğimi düşündüm.”

Matt Damon ile tanışmak için Prag’a giden Paul Greengrass, genç aktörün bu projeye katkısını şu sözlerle ifade ediyor: “Jason Bourne rolünde yepyeni bir karakter ortaya koymayı başardığı için bence bu film serisinin en özel ismi Matt Damon’dur. Çünkü izleyiciler, ‘Bourne İdentity’e kadar onu hep iyi çocuk olarak tanımıştı. Hiç beklenmedik bir anda izleyicinin karşısına profesyonel katil olarak çıktı. Jason Bourne’un baştan çıkarıcı bir karaktere dönüşmesinde Matt’in büyük payı var.”

“The Bourne Supremacy”e getirmek istediği niteliği “düşünülmemiş olanı bulmak” şeklinde tanımlayan yönetmen Paul Greengrass, filmin her karesine bu anlayışının yansıması için kamera kullanımına önem verdiğini vurgulayarak şunları söylüyor:

“İlk filmi çok farklı kılan yanlarından birisinin kamera kullanımı olduğunu düşünüyorum. Geleneksel düzenden çok farklı öyküleme tekniğinin yanısıra birçok sahnede omuz kamerası kullanımı sayesinde istenilen farklılık elde edilmişti. Filmin öyküsünde çok kısa zaman diliminde saate karşı bir yarış sözkonusu. Bu yüzden Bourne’un izleyiciyi adeta peşinden sürüklediği duygusunu vermek, bunu da alışılmadık kamera teknikleri kullanarak sağlamak istedim.”

Paul Greengrass sözlerini şöyle noktalıyor: “Bu filmin odak noktasında hafızasını kaybetmiş bir insan var ama sadece bu konuyu ele alan bir film olduğunu düşünmüyorum. Yitirdiği hafızasını yıllar sonra tekrar kazanmaya başladığında, aslında kötü bir insan olduğunun farkına varan bir adamın öyküsü demek daha doğru olacaktır.”

Hiç yorum yok: