Get Smart Yapım Hakkında

Bu, Ajan Maxwell Smart’ın işte ilk günü ve özgür dünyanın
kaderi daha önce hiç bu kadar yetkin ellerde olmamıştı.
“İnanabiliyor musunuz?...”

Yönetmen Peter Segal, “Get Smart/Akıllı Ol”a hem sinemacı hem de filmin bir hayranı olarak yaklaştı. “1960’ların ikonlaşmış bu yapımı gerçek bir klasik ve benim favorilerim arasında yer alıyor” diyor Segal ve ekliyor: “Bu yapımı çok sevmiştim. Zekice, küstah ve çok komikti”.

Yapımcı Charles Roven ise şunları söylüyor: “60’ların yapımını tekrar yaratmak değil, çağdaşlaştırmak istedik; günümüze uygun hâle getirip, modern bir bakış açısı katmanın yanı sıra, sadece güldürmeyi değil gerilim yaratmayı da başaran aksiyon sekansları oluşturmayı hedefledik. Bu süper casuslar dünyasını beyaz perdede gerçekten hak ettiği ölçüde yeni bir döneme aktarmaya çalıştık”.

Segal yeni karakterlerin eşlik ettiği bilindik karakterleri günümüzün manşetlerine yakışır konumlarda hayal etmenin sayısız espri ve fikre olanak tanıyacağını düşündü. Bunların ilham kaynağı ise usta komedyenler Mel Brooks ve Buck Henry’yi böylesine unutulmaz kılan zekice mizah olacaktı.

Yönetmen bunu şöyle açıklıyor: “Amacımız Mel ile Buck’ın yarattığı şeyin ruhunu kucaklayıp, yeni nesle aktarmaktı. Film dizinin olmazsa olmazlarına, küstahlığına, siyasi hicvine ve artık kültürümüzün bir parçası olan cümlelere saygıdan geri kalmıyor ama yepyeni bir hikayesi, 2008’i yansıtan bir bakış açısı, kendine ait bir tarzı ve enerjisi var. Düşüncemiz dizinin yeni izleyicilere de sadık hayranlarına olduğu kadar çok şey sunmasını sağlamaktı. Özetle o kadar komik bir film yapmalıydık ki hikayenin geçmişini bilip bilmemek önemli olmamalıydı”.

Yapımcı Alex Gartner, Segal’dan övgüyle bahsediyor: “O, zekice (laf ebeliğine dayanan) komediyi ciddi aksiyonla birleştirme becerisine sahip; oysa bu ikisi ayrı ayrı zordur ve bir araya getirilmeleri de kesinlikle kolay değildir. Ama Peter bu konuda çok usta. Filmi onun yönetmesini bu yüzden istedik. Filmde büyük ölçüde fiziksel komedi var ama bunlar gerçekçi bir fonda geçiyor”.

Maxwell Smart’ı canlandıran ayrıca filmin yönetici yapımcılarından olan Steve Carell bunu şöyle özetliyor: “Filmin yüzde 80 komedi, yüzde 20 aksiyon, yüzde 15 yürek, yüzde 35 romantizm, yüzde 10 macera ve muhtemelen yüzde 1’den az da korku olduğunu söyleyebilirim. Bunları topladığınızda yüzde 100’den fazla ediyor; yani gerçekten de bir filmden beklediğinizden fazlasına sahip”.

Yapımcı Andrew Lazar, “Max rolündeki Steve Carell tüm projenin bir araya getirilmesinde çok önemli bir yere sahipti. Onun katılımı her şeyi tetikledi ve karakteri nasıl oynayacağı konusundaki fikirleri tüm yapıma ışık tuttu” diyor.

Rolün Carell’e verilmesine daha senaryoyu görmeden destek veren Segal ise şunu söylüyor: “Beni projeye ilk çeken şey Steve’di. Bu role hakkını verebileceğini düşündüğüm tek kişi oydu. Zaten doğru Max’e sahip değilseniz, bu filmi yapmaya değmez”.

“Senaryoyu Steve’in muazzam komedi yeteneği doğrultusunda şekillendirmeyi başardık ki bu bize hikayeyi başkalarının götüremeyeceği yerlere taşıma özgürlüğü sundu” diyen yapımcı Michael Ewing, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Peter ve Steve, senaristler Tom Astle ve Matt Ember’la karakterlerin gelişimi ve hikayenin bazı öğeleri üzerinde beraberce çalıştılar”. Ünlü yapım “Second City”deki günlerinde geliştirdiği doğaçlama deneyimini filme de taşıyan Carell, yapımcılarla ve rol arkadaşlarıyla birlikte, alternatif espriler üretmek ve sahnelere farklı bakış açıları getirmek için sık sık beyin fırtınası yaptı.

Segal ve yapımcılar filme 21. yüzyılın özelliğini katabilmek için önce “Get Smart/Akıllı Ol”u bir adım geriye götürmek istediler. Roven’ın son yapımcılık denemelerinden olan 2005 hiti “Batman Begins/Batman Başlıyor”a değinen Segal, “O filmin ‘Batman’ serisini, daha önce hiç işlenmemiş biçimde hikayenin kökenine inişini çok beğenmiştim. Bundan yola çıkarak, baştan başlıyor ve Maxwell Smart’ın nasıl ajan olduğunu, 99’la nasıl tanıştığını ve Kaos’un kötü adamı Siegfried’le ilk ne zaman karşılaştığını göstermeyi planladık; tüm bu oluşumlar dizi yayına girdiğinde zaten geçmişte kalmıştı” diyor.

Senarist Tom J. Astle ise şunu söylüyor: “Bu noktadan sonra, karşımızda pek çoğumuzun bildiği ve sevdiği Max var ama filmimizde onun bu noktaya nasıl geldiği gösteriliyor. Böylece yeni izleyiciler onu harika bir şekilde tanırken, dizinin hayranları da sevdikleri ve hatırladıkları o favori gizli ajanlarıyla tekrar buluşuyorlar”.

Filmin açılışında, Max uluslararası gözlem kasetlerindeki şüpheli durumları çözmek ve Kontrol’deki meslektaşlarına rapor hazırlamak için yoğun bir çalışma içindedir. O kadar değerli bir analiz uzmanıdır ki Şef adıyla çağırılan patronu, çok üzülerek de olsa, Max’in hayatta her şeyden çok istediği ve uğruna çok çalıştığı şeyi, saha ajanlığı fırsatını ona tanımaz.

Carell bu konuda, “Max son derece hevesli ve kendini işine adamış biri ama sahada çalışmayı da gerçekten çok istiyor” diyor.

“Bu açıdan bakıldığında, oynadığı tüm komedi filmlerinde olduğu gibi Steve rolüne öyle bir insaniyet katıyor ki ona gerçekten yakınlık hissediyorsunuz” diyor Segal ve ekliyor: “Onun çizdiği Max portresi önüne çıkan fırsatı son şansı olarak görüp, sonraki kararlarını ve davranışlarını bu doğrultuda belirliyor”.

Matt Ember ise şu noktanın altını çiziyor: “Pek çok insan gibi onun da gizli korkusu fırsatı elinden kaçırmış olmak, artık bir daha fırsat bulamayacak olmak. Sonra bir gecede şartlar onu hayalindeki kariyere ışınlıyor. Hayatında yeni bir pencere açılıyor”.

Kontrol’ün uzun zamandır baş düşmanı olan Kaos, casusluk merkezinin karargâhına saldırır ve kilit ajanların kimliklerini açığa çıkarır. Bunun üzerine, Şef’in Max’i Ajan 86 olarak atamaktan ve ona en deneyimli ajanları bile zorlayacak derecede tehlikeli bir görev vermekten başka seçeneği kalmaz.

Olabilecek en kötü şartlar altında olsa bile, Max coşku duymaktan kendini alamaz.

Lazar, “Elbette öğrenmesi gereken çok şey var ve hatalar yapıyor” diyor ve ekliyor: “Öte yandan, elbette olaylar ilerledikçe beklenmedik anlarda ortaya çıkan, isteksiz ortağı Ajan 99’u bile şaşırtan bazı yetenekleri de var. Max sadece kitaba uymakla kalmıyor, kitabı herkesten daha iyi biliyor”.

Yine de, Roven’ın da belirttiği gibi “Max ajanların el kitabını çalışıp tüm sınavları geçse de, insanların ona gerçekten ateş ettiği bir durumda hiç bulunmamış”.

Uyum süreci, öğrenme aşaması yoktur; gerçekten de, bir yandan koşarken bir yandan öğrenmesi gerekir.

Max mecburen Ajan 99’la ortak olur çünkü 99, son güvenlik ihlalinde Kontrol’ün kimliği açığa çıkmayan tek üst düzey ajanıdır. Rolü üstlenen Anne Hathaway, “99 bir çaylakla çalışacağı için hayal kırıklığı içinde; üstelik Max’in tanışmalarından sonraki ilk beş dakika içinde yaptığı her şey, 99’un en kötü korkularını destekler nitelikte. Bu durumda, Max’in kendini sadece patronuna değil, kendisine hiç de hoşgörülü davranmayacak bu inatçı kadına da kanıtlaması gerekiyor” diyor.

Segal, bu kararlı gizli ajanın, biraz sakar olsa da, asla beceriksiz olarak nitelenemeyeceğini belirtiyor: “Burada mizah daha çok Max’in dizginlenemez coşkusundan ve uygulama deneyimi eksiğinden çıkıyor. Ama açıklarını çok çabuk telafi ediyor. Kafası her an çalışıyor. Üstelik yaptığı her şeyin, zaman zaman çok yanlış sonuçlar doğursa da, doğru olduğuna yürekten inanıyor”.

Orijinal dizinin yönetici yapımcısı ve Emmy ödüllü yazarı Leonard Stern (kendisi bu filmde de ulusal güvenlik adına uçağına el konulduğu için çılgına dönen pilotu canlandırıyor) Maxwell Smart’ın cazibesi için şunları söylüyor: “Max’e sempati besliyorsunuz. Başarılı olmasını istiyorsunuz. Max asla pes etmeyen biri. Ne zaman düşse hemen ayağa kalkıyor, düşen kendisi değilmiş gibi davranıyor, serinkanlılıkla üstünü düzeltiyor ve soruna başka bir açıdan yaklaşıyor”.

Dizinin uzun zamandır hayranı olan Carell, “Diziyi izlerken her zaman Maxwell Smart’ın aptal biri olmadığı hissine kapıldım. Onu pratik zekalı, becerikli, ilkeleri uğruna mücadele etmeye istekli biri olarak gördüm. Belki her zaman başkalarının tercih edeceği yolları izlemiyor olabilir, ama içgüdüleriyle hareket etmeyen biri olsa da, amacına ulaşmayı başarıyor”.

Max’i yetenekleri henüz sınanmamış yeni bir ajan olarak hayata geçiren Carell, dizinin yıldızı Don Adams’dan farklı bir noktadan başlıyor. “Don öyle kendine özel bir oyuncuydu ki onun yaklaşımını ve ritmini gerçekçi bir şekilde yeniden yaratmaya imkan yoktu ayrıca onu taklit etmek de istemedim. Bunun yerine karakterin özüne ve dizinin zengin formatına parmak basıp, diziden alıntı yapmadan yeni ve taze soluklu bir şey yaratmak, böylece bir yandan orijinal malzemeye saygımı gösterirken bir yandan da kendine özgü bir şey oluşturmak istedim”.

Maxwell Smart’ın hayatını adadığı gizli örgüt Kontrol ile yok etmek için mücadele ettiği suç örgütü Kaos, “Get Smart/Akıllı Ol”un hikaye örgüsünde çok önemli bir yere sahipler. Film, varlıkları hükümetin en üst düzeyi dışında hiç kimse tarafından bilinmeyen bu iki rakip casus örgütünün arasındaki mücadeleyi işliyor.

“Gizli bir Amerikan casus örgütü olan Kontrol’ün tek amacı kaos yaratmak için her şeyi yapmaya adanmış uluslararası bir suç örgütü olan Kaos’u yok etmek” diyor Ewing ve ekliyor: “Bu iki evrensel karşı güç, geniş anlamda, iyi ile kötüyü simgeliyor. Aralarındaki bitmek bilmeyen mücadele ‘Get Smart/Akıllı Ol’da komedi adına sınırsız imkanlar sundu”.

Kontrol ve Kaos’la tanımlanan bir dünyada, bir kalemin sadece kalem mi yoksa bir dart silahı mı olduğunu asla bilemiyorsunuz. Telefon kulübeleri asansör oluyor. Dolaylı parolalar ve gizli şifreler, James Bond’u hayrete düşürecek aygıtlar ve hiç beklemediğiniz zamanlarda ve yerlerde ortaya çıkan gizli ajanlar söz konusu.

“Dizi Soğuk Savaş ve Vietnam Savaşı dönemlerinde yayınlanmaya başladı ve bu sorunlardan bazılarına parmak bastı. Biz de aynı şekilde günümüzün manşetlerinden ilham aldık” diyen Segal günümüzde dünyada olup biten kayda değer olayların kamuoyu yansımalarına değiniyor ve, “Cia, FBI, Ulusal Güvenlik Servisi ve ABD’de hizmet veren çok sayıda kuruluş varken, Kontrol ve Kaos gibi örgütlerin varlığı hiç de uzak görünmüyor. Siyasi arenada hâlen hicvedilecek ve iğnelenecek pek çok şey olup bitiyor”.

Stern ise şunu ekliyor: “Bir başka deyişle, ‘Get Smart’ın yayına başladığı uluslararası gerilim ve şüphecilik döneminden bugüne dek geçen 40 yıl içinde değişen pek bir şey yok”.
Bu durumda, Maxwell Smart’a şimdi herzamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz açık.

Hiç yorum yok: