Yönetmen Josh Stern ile “Swing Vote” üzerine söyleşi

Bu filmi yapmak nasıl aklınıza geldi?

Yazım ortağım Jason Richman ile aramızda başladı. Onun aklında şöyle bir fikir vardı: Eğer seçim sonucu tek bir adamın oyuna kalırsa nasıl olur? Bunun harika bir fikir olduğunu düşündüm. Ülkemizde son dönemde politikaya karşı bir duyarsızlık eğilimi olduğunu ikimiz de hissediyorduk. Politik duyarsızlık her kültür için tehlikeli bir gelişmedir. Bunu düşünerek, “Politikaya ilgi duymanın önemi üzerine bir film senaryosu yazalım” dedik.

Kevin Costner’ın oynadığı karakterin filmde temsil ettiği düaliteyi (ikili davranışı) hissediyorduk. Dıştan bakınca politikayla ilgili değilmiş gibi gözükürken benliğinin derinliğindeki küçük bir ses belki de birşeyler yapması gerektiğini söyler gibiydi. İşte filmde bu düaliteyi vermeye çalıştık.

Bunda en son ABD seçimlerinin rolü oldu mu?

Evet. Ülkedeki seçim sistemi nedeniyle 2000 seçiminin kaderi Florida’daki tek bir bölgeye kalmıştı. Bu durumun bu ülke için bir tehlike çanı olması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizi dört yıl boyunca yönetecek başkanın kim olacağını tek bölgedeki 400 seçmen belirlemiş oldu. Bizim filmimiz sadece bir fantezi olmakla birlikte 2000 seçimleri elbette çıkış noktası oluşturdu.

Kariyerinizde bugüne kadar herhangi bir yönetmen veya filmden etkilendiniz mi?

Büyük bir Frank Capra hayranıyımdır. Bu senaryo üzerinde çalışarak Frank Capra düzeyinde bir film yaratmak için büyük bir fırsat olduğunu hissettim. Zaman zaman dramaya kayan bir komedi yaparken insanları çok fazla incitmeden ve yaralamadan mesaj veren bir yapım ortaya çıkabilir diye düşündüm.

Filmin seçim yılında gösterime girmesinin yardımı oldu mu?

Hem yardımı oldu, hem de olmadı. Uluslararası ve yerel dağıtımcıların politik dramalardan korktuğunu düşünüyorum. Olaya tarihsel açıdan bakarsak, izleyiciler perdede politika görmek istemiyorlar, bu kadar basit… Ayrıca başkan olmadığı halde başkanı canlandıran birisini de görmek istemiyorlar. Sizin de bildiğiniz gibi bu tip filmlerde her zaman bir yapaylık vardır ama biz olayı baba/kız ilişkisi temeline oturmak suretiyle bir miktar gelişme sağladık.

Dennis Hopper ile Kelsey Grammer’ın portresini çizdiği Demokrat ve Cumhuriyetçi adayların her ikisinin de nezih ve saygın insanlar olması bilinçli bir tercih miydi?

Her iki tarafta da belli miktarda ikiyüzlülük vardır diye düşünüyorum. Bu nedenle biz her iki tarafı da gündemimize aldık.

Başrolde Kevin Costner’ın oynaması nasıl gerçekleşti?

Kevin Costner her zaman Amerikalı sıradan insanı çok iyi oynar. Burada tam performans gerektiren bir rol olduğu için Kevin Costner’ın oynaması çok önemliydi. Filmlerinde çok sempatik olmaya ihtiyaç duymayan bir başrol oyuncusudur. Bu filmde de izleyici karşısına dağınık ve düzensiz çıkmaktan çekinmedi. İzleyince göreceksiniz, saçı başı tam bir dağınıklık içerisindedir. Ancak rolüne sımsıkı sarıldı ve bana sonuna kadar güvendi. Kimi zaman, “Acaba fazla mı abarttık?” diye sorduğu anlar oldu ama kendisine herşeyin tam dozunda olduğunu ve gayet iyi gittiğini söyledim.

Filmdeki ikinci önemli karakter, küçük oyuncu Madeline Carroll’un oynadığı küçük kız karakteridir? Bu oyuncuyu bulmanız nasıl oldu?

Bence Madeline eşsiz bir hazinedir. Onu bulduğumuz için Tanrı’ya şükrediyorum. Eğer bu rolde o olmasaydı film büyük ihtimalle başarısız olurdu. Madeline’i açık çağrı yöntemiyle bulduk. Bazı Hollywood oyuncularına baktık ama oyunculuk dünyasında herhangi bir deneyimi olmadığı halde büyük iş çıkarttı. Onda kesinlikle birşeyler var.

Kelsey Grammer ile Dennis Lane’in farklı politik düşünceye sahip olmalarına rağmen çok iyi arkadaş olduklarını biliyor muydunuz?

Bundan daha iyisi olamazdı. Aslına bakarsanız filmi çekmeye başlamadan önce bunu bilmiyordum. Ancak bu filmde herkes politik düşüncesini kapının dışında bıraktı. Hiç kimse politik görüşünü sete getirmedi ki, ilginç olan buydu. İnsanlar bana bu filmde güncel sorunlar hakkında politik tartışmalar olup olmadığını soruyorlar. Var diyemem.

Filmde taşlaması yapılan (hicvedilen) az sayıda “konu” var. Bu konularda ne kadar ileri gidileceğine nasıl karar verdiniz?

Ele alacağımız üç-dört konunun hangileri olacağına karar verirken epeyce zorlandık. Bazı konulara mutlaka değinmeliydik. Filmimizin ayaklarının yere basmasını, gündem dışı kalmamasını istiyorduk. Ülkenin her dönem var olan sorunlarının neler olduğu üzerinde kafa yorduk. Sonuçta kürtaj sorununun hiçbir zaman gündemden düşmediğine karar verdik. Aynı şekilde gay evliliği konusu her zaman sorun oldu. Öte yandan göçmenlik konusunu da unutmadık. Bunların güvenli alanlar olduğunu düşündük.

Büyük oranda umut dolu bir film olduğunu görüyoruz. Varmak istediğiniz sonuç bu muydu?

Filmde herşeye rağmen bir miktar alaycılık var. Dikkat etmemiz gereken noktalardan birisi buydu. Ancak filmin en son sözüne bakarsanız, bu alaycılığı dile getirecek bir ses bulmak zorunda olduğumuzu hissediyorduk. Aynı zamanda tüm bu sorunların içinde bir umut bulmaya çalıştık.

Kevin Costner gibi Oscar ödüllü bir yönetmeni yönetmek sinir bozucu oldu mu?

Evet, hayli zor oldu ama Kevin benim bu filmde uyguladığım sürece ve vizyonuma son derece saygılı davrandı. Kendi oyununu ortaya koyarken bana saygısını da gösterdi. Kendi sahneleriyle ilgili olarak bazı önerilerde bulundu. Bunların çoğu oyunculuk boyutuyla ilgiliydi. Bunun dışında benim vizyonuma karışmadı. Olağanüstü deneyimi vardı. Oyunculuk konusunda çok çok iyiydi. Eğer sözlerini ağzına tıkmış olsaydım, bana olan güvenini ilk anda kaybederdi. Kariyerinizin herhangi bir noktasında böylesine dev bir aktörle çalışıyorsanız mutlaka onun güvenini kazanmalısınız. Böyle yapmakla birşey kaybetmezsiniz ama onun güvenini bir kere kazandınız mı, oynadığı karaktere tam anlamıyla odaklanır. Artık filmin iyi olmayacağından korkmanıza gerek kalmaz.

Kevin Costner ayrıca sevimsiz karakterleri sevimli kılmakta çok iyidir. Bu filmde bu konu ne kadar önemliydi?

Bence çok önemliydi. Bir filmin işlemesinin en önemli koşulu budur. İzleyicinin güvenini kazanmış bir aktöre ihtiyacımız olduğunu biliyordum. Yaptığı her davranışa rağmen tuhaf bir biçimde masumiyetini koruma yeteneğine sahip bir oyuncu gerekliydi. İzleyici eğer bu davranışların masumiyetten veya bilgisizlikten kaynaklandığını hissederse en kötü karakteri bile affeder. Kevin Costner bunu başarmakta ustadır.

Filmde Larry King, Chris Matthews, Bill Maher gibi Amerikan medyasının ünlü isimlerine de konuk oyuncu olarak yer verdiniz? Onları nasıl ikna ettiniz?

İnsanlar iyi niyetle yapılmış projelere yer vererek katkıda bulunmak istiyorlar. Filme ilk başladığımızda prodüksiyon görevlilerini gerçek haber bültenleri kullanmamız gerektiği konusunda ikna ettim. CLY gibi uydurma kanal isimleri yerine CNN’in kendi isminin olmasını tercih ederim. Çünkü uydurma kanal isimleriyle yola çıkarsanız ekranda berbat bir grafik belirince izleyici gerçek dünyadan kopar.

Bundan sonra sırada ne var?

Şu anda Kral Lear versiyonu üzerinde çalışıyorum. Anthony Hopkins ve diğer büyük aktörlerle görüşme halindeyim. Bekleyip göreceğiz.

Oldukça farklı…

Evet, kalıplaşıp kalmak istemiyorum.

Hiç yorum yok: